Türk kahvesinin kültürümüze giriş öyküsünü hepimiz biliriz; Yemen Valisi Özdemir Paşa 1517 yılında kahveyi Yemen’den İstanbul’a taşır ve sarayda yoğun bir kahve düşkünlüğü başlar böylece. Ardından Tahtakale’de 1555 yılında ilk kahveci dükkanının açılmasıyla kahve, Türk kültürüne sızmaya başlar ve bir daha da çıkmaz.
Bu ve buna benzer birkaç hikayesi vardır kahvenin hayatımıza girişinin. Hangi hikaye gerçek olursa olsun, bizim için önemli olan nasıl girdiği değil, girmiş olmasıdır. Bu gün kahve vazgeçilmez damak tatlarımız arasında çünkü.
Peki, hiç düşündünüz mü kahvedeki bu çekicilik nereden geliyor ve bizi nasıl bağımlı yaptı kendisine? Kahve, sadece Türkler tarafından içilmiyor elbette, tüm dünyada yaygın olmasına rağmen Türk Kahvesinin namı farklıdır. Çünkü Türk Kahvesi hazırlanışından tutun da sunumuna kadar büyük bir özen ister.
Telvesiyle ikram edilen tek kahve çeşididir Türk Kahvesi, onu bize has kılan en önemli özelliği de budur işte.Pişirme esnasında köpüğünün bol olmasına gösterilen özen ve o eşsiz kokusu daha bekleme esnasında, bir an önce bu güzel lezzetle buluşmak için sabırsızlanmamızı sağlar. Mis kokusuyla iştahımızı kabartan kahve, hele bir de yanında kuşlokumu varsa işte o zaman daha da bir çekici hale gelir. Türk kahvesi olma özelliği biraz da bu sunum tarzından gelir galiba. Damağımızı iyice şımartırız bu güzel ikili ile.
Bazen en güzel sohbetlerimizin baş tacı, bazen en iyi dostlarımızla buluşma vesilesi bazen de kitap molalarımızın arkadaşıdır kahve.